25 Kasım 2024 Pazartesi

SON DAKİKA: DEVLET BAHÇELİ’DEN BÜLET ARINÇ ÇIKIŞI!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı YİK üyesi Bülent Arınç hakkında, “Artık Arınç bir kenara oturmalı. YİK üyesi ise ona uygun hareket etmeli. Kendisine olan saygımı yitirdiğimi ifade ediyorum” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, önceki akşam kendisini izleyen gazetecilerle yemekte bir araya geldi. Bahçeli, yeni parti çalışmalarından kadın cinayetlerine kadar gündemde yer alan konulara ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı.

Son günlerdeki çıkışlarıyla gündem olan Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç hakkında konuşan Devlet Bahçeli, “Arınç’a Saygı duyarız ama kabulde zorlanıyoruz. Artık Arınç bir kenara ya oturmalı ya da Manisa’ya yerleşmeli. Yüksek İstişare Kurulu üyesi ise ona uygun hareket etmeli. Kozmik odaya FETÖ’yü sokan kim. AK Parti’yi baltalıyor. Kendisine olan saygımı yitirdiğimi ifade ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Bahçeli “Hedef Cumhur ittifakı mı?” sorusuna “O gizlenmiş hedef. Gizlenmiş hedeflerini açığa vurmakta güçlük çekiyorlar” yanıtını verdi. Bahçeli, Ali Babacan’ın Meclis’te milletvekillerine bile selam vermediğini anımsatarak, “selam vermeyen yere oy verilir mi?” ifadelerini kullandı. Bahçeli, Bülent Arınç’ın Canan Kaftancıoğlu’na verilen ceza sonrası açıklamalarını ise, “Arınç’a Saygı duyarız ama kabulde zorlanıyoruz. Artık Arınç bir kenara ya oturmalı ya da Manisa’ya yerleşmeli. Yüksek İstişare Kurulu üyesi ise ona uygun hareket etmeli. Kozmik odaya FETÖ’yü sokan kim. AK Parti’yi baltalıyor. Kendisine olan saygımı yitirdiğimi ifade ediyorum” sözleriyle değerlendirdi.

Bahçeli, “Erdoğan düşerse Türkiye düşer” sözlerini neden söylediğini ise “Erdoğan düşerse demek Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin çökmesi demektir. İç savaş nasıl çıkar, karşılıklı olaylar nasıl olur hangi parti ne yapar. Sözün kısası olarak Başkan düşerse Türkiye düşer demişiz” sözleriyle açıkladı. Bahçeli, son dönemde tartışılan kabine değişikliği konusunda ise “Kabine değişikliğini uygun bulmuyorum” dedi. Bahçeli, kadın cinayetleri ve çocuk istismarı konusunda ise idamın geri getirilmesi görüşünü yineledi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, önceki akşam MHP’yi izleyen gazetecilerle yemekte bir araya geldi. Bahçeli sorulara şu yanıtları verdi:
SORU- MYK toplantısı sonrası yazılı açıklamanız geldi. Orada eski ve marazi siyasetçiler diyorsunuz. Bunlar kimlerdir. Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu var
ama…

CEVAP: Kamuoyunda yeni partileşme sürecine ilişkin değerlendirmeler yapılırken bazı isimler sunuluyor. Bunlar gerçekten kurucu mu olacaklar, sonradan mı katılacaklar, siyaset olarak ne düşünüyorlar, stratejileri, ufukları nedir? Bu konular üzerinde herhangi bir görüş ortaya konmuyor. Sadece ve sadece dört beş isim üzerine konuyu geliştirmeye çalışıyorlar. Bunların arasında yarın siyasette yeni oluşumlar içerisinde yer alıp almayacağı kesinleşmemiş ama siyasetin çok eskileri olarak kabul edilen hayatları yapıcılıktan ziyade yıkıcılıkla geçen, siyaseti nefisleri uğruna yapan insanlardan da çok söz ortaya çıkıyor. Kast ettiklerimiz onlardır. Yoksa henüz daha dört isim var. Bu isimlerin dışında kim oldukları belli değil. Yarın o dört isim ne yapacak onu da bilemiyoruz. Çünkü çok partili siyasi hayata geçtiğimiz günden bu yana yüzü aşkın siyasi parti kuruluşu oldu. Bunlardan bazıları kendi kendisini kapattı, bazıları Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Bazıları ise sonuç almamakla beraber tabela olarak kaldı. Bütün bunların hepsini dikkate aldığınızda, geçmiş sohbetlerde de değerlendirdik: İki kavram üzerinde öncelik kazanmak suretiyle tartışma başlatıyorlar. Bunlardan bin tanesi, ‘siyaset tıkanmıştır’. İkincisi, ‘yeni bir siyaset oluşumuna ihtiyaç vardır’. Bu alışkanlık haline geldi. Eğer herhangi bir parti veya siyasal yapıyı tartışmaya açmak, zedelemek istiyorsanız bu iki kavramı kullanmak durumundasınız. Bunları kullanmadığınız taktirde tartışmaya katılan olmuyor. Bunu kimler yapıyor, geçmişte siyasette bulunan hatta etkin konumda olan, yüksek sorumluluklar taşıyan insanlar bu özelliklerini kaybettikten sonra kendileri lokomotif olmak yerine, lokomotif olabilecekleri öne çıkararak, “yıpranırsa bunlar yıpransın, kurabilirlerse bunlar kursun, eğer kurduklarında başarı sağlama ihtimalleri varsa ben de katılırım” düşüncesi ile hareket ediyorlar. Çok değişik alanlarda siyasi hayatta yıldız olabilecek toplumda önemli önderlik görevini üstlenebilecek çok kişi bu siyasi tıkanıklık ve siyasette yeni oluşumlara ihtiyaç var kavramları altında ezdiler.

Bunları saymak mümkün, çok partili hayata geçtikten sonraki döneme ele alırsanız çok önemli isimler var. Kimler var derseniz, mesela bir Mehmet Yazar Bey var. Kayserili değerli bir işadamı. Sonrasına baktığınızda Aydın Menderes, Cem Boyner var. Cem Uzan var. Say sayabildiğin kadar. Ama bunların hiçbirisi siyasette olamadı. Bunlar üzerinden siyaseti rakip gördükleri insanları yıpratmak için kullananlar ise biraz evvel söylediğim kavram kapsamındaki insanlardır. Bunlar hiç tükenmiyorlar. Siyaset yenilenmiyor ama bunlar kendilerini yeniliyorlar. Bugün de aynı şeylere şahit oluyoruz. Burada bahsettiğimiz isimler bellidir. Şuan için kamuoyunda tartışılan isimlerdir. Ama kendilerinin ifadesine göre 2019 yılında başaracaklarını söylüyorlar. Ona da pek zaman kalmadı. Yani şimdi Eylül ayının sonuna doğru geldik, Ekim, Kasım bilemedin Aralık ayı içinde siyaseten yeni oluşumlar kendilerini hissettireceklerdir. Onları yakinen takip ediyoruz. Buna ihtiyaç var mıdır, o tartışılabilir. Programları ne olacak tartışılabilir. Siyasi partiler yelpazesinin etkin yerlerinde yer alacaklar mı, onlar da tartışılabilir. Ama şimdi bu konuların hepsi konuşulmuyor sadece bazı çevreler siyasi iktidarı yıpratmak maksadıyla bu yeni oluşumlardan bahsediyorlar. Bugünkü siyasi iktidarı kast etmiyorum, geçmiş dönemde de bu böyleydi. Siyaset tıkanmıştır niye tıkansın? Meclis açık, siyasetçiler hayatta bu siyasetin neresi tıkandı? Bunu anlatan yok.
“SİYASET TIKANINCA EN SESSİZ KALAN İNSANLAR BUNLARDIR”

Ama siyasetin tıkandığı dönemde de en sessiz kalan insanlar bunlardır. Siyasetin tıkandığı yerler neresi, darbelerin olduğu yıllar. Darbeler olduğunda hiçbir şey söylemiyorlar. Suyun durulmasını bekliyorlar. Darbe sonrası yeniden siyasi hayata dönüşte bir yer bulabilir miyim çabası içerisinde oluyorlar. Siyaset bu anlayıştan sıyrılmalı. Bu kargaşa ortamını yaratmaktan vazgeçmeli. Artık fikri yönden, kadro yönünden kristalize olmuş, siyasi partiler yelpazesinin etkin yerlerini kapsayan siyasi partiler var. Bunlar demokrasinin güçlü akım ve alanlarıdır. Burayı güçlendirmek gerekir Yani bir bunlar siyasetin iktidara talip olan nehirleridir. Bu nehirleri küçük dereciklere, çaylara parçalamak yerine nehirlerin debisini yükseltmek lazımdır. Bugün yapılacak şey nehirlerin debisini yükseltmek daha başarılı bir kadro ile daha ufku geniş ideolojik bakışlarla Türkiye’yi geleceğe taşıyacak bir anlayışı hakim kılmaktır. Böyle bir şey yoksa parçalanıyorlar ve sonra ayıkla pirincin taşını…Büyük Değişim Partisi için televizyonlardaki tartışmalar aklıma geliyor. Aydın Menderes ve partinin kadrosu yan yana oturuyor, karşısında yirmi gazeteci, televizyoncu. Ortada değişim yok ama kaybolmuş, siyasetten elini ayağını çekmek mecburiyetinde kalmış, Başbakan görevini üstlenmiş değerli Adnan Menderes’in evlatları kayboldu gitti. Kemal Satır’lar, Turan Feyzioğulları… Bir çok şahsiyetler böyle oldu.
“SİYASİ BİR İKTİDARI YIKMAK İÇİN FİGÜRAN OLARAK GÖREVLENDİRİLDİLERSE BUNA İHTİYAÇ YOK”

Bunlara yenilerini eklemek için siyasi tarihi çok iyi takip edip yorumlayacaklarsa ‘taş yerinde ağırdır” diyerek yerinde kalmaları ve mücadelelerini orada sürdürmelerinde ülke açısından fayda var. Yok siyasi iktidarın bir takım çevrelerin projesi olarak kendilerini o projenin figüranları haline getirip geriletmek, yıkmak için görevlendirilmişse buna ihtiyaç yok. Yani böyle bir şey yapsalar ne olur bir siyasi partinin iktidarını engellemek için çaba göstermiş olurlar. Yerlerine kendilerinin ikame olma şansı olmuyor. Yakından baktığımız vakit Türkiye’de artık bundan vazgeçmek gerekiyor.
“GİZLENMİŞ HEDEFLERİ: CUMHUR İTTİFAKI”

SORU: Efendim 2015 yılında sizin partiniz hedef alınmıştı. Kongre sürecine gidildi. Aynı şey acaba belli başlı isimler tarafından AK Parti iktidarına ve Cumhur İttifakına yönelik bir amaç taşımakta mıdır?

CEVAP: O gizlenmiş hedef. Gizlenmiş hedeflerini açığa vurmakta güçlük çekiyorlar. O bakımdan orası biraz flu gözüküyor. Ama figüranlar belli oluyor.

“KOPUŞLARDA LİBERAL, KALIŞLARDA İDEALİST OLACAKSIN”

SORU: Yeni parti hazırlığı içinde olan isimlerin ülkücü camianın önemli isimleriyle temasa geçtiğiyle ilgili bir duyum size geldi mi? Onlarla görüşerek yeni partiye katılsınlar gibi bir duyum var mı? Bir de efendim İYİ Parti’ye pek çok defa partiye geri dönün diye seslendiniz. Bir dönüş oldu mu?

CEVAP: Gerçekçi olmak lazım. MHP 50 yıllık siyasi birikime sahip, her türlü siyasi kaosla, kargaşayla karşı karşıya kalmış bölünme tehdidi ve bölünmüşlüğü de yaşamış bir siyasi partidir. MHP yediveren gülü gibi. Yolda geçerken o gülden bir parça alıp götürmek isteyenler oluyor. Kimisi kokluyor, kimisi eziyor kimisi atıyor. Siyasette de bu var. Bizde şunları alırlar bunları alırlar… Bizde o kadar büyük adamlar kendi partisinde kalır. Kendi partisinde yer bulamayanların, büyüklüğünü tartışarak bir başka partide büyük adam olmaları mümkün değildir. Olamıyorlar. Onun için bazı partilerdeki gelişmeleri yakinen takip etmek istemiyoruz, gerek de görmüyoruz. Ama MHP bünyesi içerisinde belli arayışlarda olup sonuç alamayanların yeni arayışlara girmeleri de tabiidir. Onu engelleyecek güç yoktur bu nefsi bir harekettir. Gece gündüz herkesin yanına bir siyasi korumacı koyarak, “Gitme yapma” demek yerine bırak ne yapıyorsan yap diyeceksin. Kopuşlarda liberal olacaksın. Kalışlarda idealist olacaksın.

İYİ Parti ile ilgili davetimizi yaptık. Yankısı ne oldu, bize intikal eden şekliyle: kurucular kurulundan il ve ilçe başkanları arasında bazı dönüşlerle ilgili söz söyleyenler var. Ama 39 milletvekilinden gelen henüz yok. Gelme işareti veren de yok. Bizim de ille bize geleceksiniz diye ısrarımız da yok. Bazı şeyleri zamana bırakıyoruz. Herkes her şeyi görsün diye. Türkiye’de şimdi neler oluyor. Ayrılış sebepleri ile şu günkü konumları arasında farkı fark edip ayrılmanın vebalinden kendisini kurtarmak istiyorsa başımızın üstünde yeri var. Yok ben ayrılığı çok seviyorum, siyasetin ayrık otu olarak kendimi görüyorum diyorsa bizim bahçeden çıksın da nereye gidiyorsa gitsin. Ayrık otu tarlayı kurutur. Ayrık otları tehlikelidir. Tarlanın bir ucunda yeşerir fark edemezseniz seneye hiçbir ürün bulamazsınız. Siyaseti bu ayrık otlarından ayıklamak gerekir.

SORU: Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın koordinasyonunda kurulan kurul CBHS çalışmalarını tamamladı. Size bununla ilgili gelen bir rapor var mı?

CEVAP: Bizim AK Parti’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesindeki bir yıllık uygulamaları üzerinde yapmış olduğu çalışmalardan bize henüz bilgi, doküman gelmiş değildir. Ama siyaseti yakından takip eden bir siyasi parti olarak nerede ne kadar fayda var, uygulamalardan ne gibi sonuçlar elde edilmiştir arkadaşlarımız bunların üzerinde çok yönlü olarak çalışıyorlar. MHP 1 Ekim’de üçüncü yasama yılı açıldığı vakit Türkiye’nin gündemine taşınabilecek Meclis faaliyetlerinde hangi konu gelirse gelsin bir ön hazırlığı vardır. Yeri geldiği zaman tartışabilir, katkı sağlayabilir, bazılarını yanlış buluyorsa bunu da söyleyebilir. Ama bize gelmiş olan bir doküman yok.

SORU: Sistemle ilgili sizden destek istediler mi veya sizin katkı sunmak istediğiniz bölümler var mı?

CEVAP: İstemeseler de biz anlatırız. Madem Cumhur İttifakı kapsamında bir çalışma içerisinde bulunuyoruz biz de gördüğümüz eksiklikleri yeri ve saati geldiğinde söyleriz. Ama uygulanır ama uygulanmaz. 49 milletvekili ile TBMM’deyiz ne kadar netice alırız onlara bakarız.
“KENDİSİNE OLAN SAYGIMI YİTİRDİĞİMİ İFADE EDİYORUM”

SORU: Türkiye’nin bu kritik süreçte Yeni parti çalışmaları başlarken Bülent Arınç’ın çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yine kritik bir dönem ve yine Bülent Arınç ortaya çıktı…Ahmet Türk ve Canan Kaftancıoğlu değerlendirmeleri de var..

CEVAP: Eğer çok farklı özel bilgilere sahip veya özel bilgiler çerçevesindeki kurum ve kişilerle ilişkili değilse nefsiyle hareket eden bir siyasal yapı gözüküyor karşımızda. Biz Bülent Arınç Beye saygı duyarız ama Bülent Arınç beyi kabulde zorlanıyoruz. Neden saygı duyarız: 12 Eylül sonrasında dava arkadaşlarımız önemli mağduriyetler yaşadığımız süre içinde özellikle Manisa’da kendilerini savunacak imkanı arayıp bulamadılar. Avukatlar davalarını kabul etmediler, bizim camiamızın yetiştirdiği avukatlar olmadığı için önemli sıkıntıların çekildiği bir dönemde Bülent Arınç Bey Manisa’da avukatlık yaparken bazı arkadaşlarımızın davasıyla ilgilenmişlerdir. O yüzden ben kendilerine zaman zaman teşekkür ettim. O bizim davamıza gönül vermiş arkadaşların sıkıntılarını aşmada ortaya koymuş olduğu bir davranıştı. Buna saygı duyuyoruz. Ama Türkiye’yi sıkıntıya koyacak davranışlarda artık Bülent Arınç bey bir kenara oturmalı ya Bursa’ya ya Manisa’ya yerleşmeli. Şunu da söylüyorum Yüksek İstişare Kurulu üyesi ise Yüksek İstişare kavramına uygun hareket etmeli. Yoksa konuşmaları şuan için tartışılacak bir konuşma metni değil. Hukukçu hukuku reddediyor, siyasetçi olarak da kapsam dışı davranışlarla siyaseti tıkıyor. Şimdi herkes günü saati geldiği zaman sorar: Kozmik Oda’ya FETÖ’yü sokan kimdir? Hangi gerekçelerle, hangi rollerle kim neyi üstlendi oraya soktu. Ondan sonra Türkiye ne hale geldi. Genelkurmay’ın Kozmik Odasına girildiği dönemde üzerinde bunun tartışması yapılan bir kişinin bu davranışlarını tasvip etmiyorum, doğru bulmuyorum. Kendisine zarar vermenin ötesinde terörle mücadelede önemli katkılar sağlandığı bir süreçte AK Parti’yi baltalıyor. Bunu doğru bulmuyorum. Yani Pençe 1, Pençe2, Pençe 3, Kıran 1, Kıran 2’nin olduğu bir dönemde kala kala İstanbul İl başkanı olan bir hanımefendinin 9 yıllık cezası konusunda siyaset üretip öbürüne sessiz kalmasını anlamak mümkün değil. Onun için kendisine olan saygımı yitirdiğimi ifade ediyorum.
“HÜKÜMETİ ABD’YE KARŞI SAVUNMALILAR”

SORU: Arınç’ın sözlerinden hareketle şu ifadeyi kullandı: Şayet geçmiş dönemde atılan twitlere bakacak olursak bizim bir sürü arkadaşımızı ortada bulamayız. Vakti zamanında cemaat ile ilgili atılanları çözüm süreci ile ilgili atılan twittleri kast ederek. Bu anlamda bakacak olursak Arınç’a katılır mısınız?

CEVAP: Katılmam. O günden bugüne kadar bildiklerini saklayıp Canan Hanımefendi için kamuoyunu meşgul eden bir anlayışı kabul edemem. Hali hazırda bildiği birisi varsa, geçmişteki bir takım tartışmalar, sosyal medya bilgileri varsa savcıların hepsini teker teker dolaşsın bildiği ne varsa elinde ne bulunuyorsa versin. Bundan sonra Bülent Arınç beyin yapacağı budur ortalığı karıştırmak değildir. Türkiye’nin şu kritik eşiğinde AK Parti’yi geriye itecek, böldürecek, tartıştıracak bir zemini düşünmek, o zeminin oluşmasına katkı sağlamak ABD’ye, İngiltere’ye, Almanya’ya, Fransa’ya Türkiye’de ki işbirlikçilerine ve ayrıca da FETÖ, PKK, DEAŞ, YPG’ye örtülü bir şekilde hizmet etmekten başka bir anlam taşımaz. Şuan için Türkiye’nin var olan siyasi iktidarını, terörün kökü kazılıncaya kadar, FETÖ’nün bütün hesaplaşması bitinceye, tükeninceye kadar, Türkiye demokrasi, normalleşme ve istikrara kavuşuncaya kadar alternatif bir hükümet üretemeyecekleri için mevcut hükümeti ABD’ye karşı savunmalılar. John Bolton ile Türkiye’yi boğdurmamalılar. Bugün siyasilerin üzerinde düşünecekleri ve duracakları anlayış bu anlayıştır. Biz bunu yapıyoruz ve o sebepten dolayı da AK Parti’ye desteğimizi devam ettiriyoruz. Türkiye bu sorunları çözmeden başka türlü bir yolu tercih etmek doğru değildir. Bugün Sivas kongresine katılan zihniyet Türkiye’nin şimdi Sivas kongresi öncesi yaşanan her türlü kuşatma, tehdit ve tehlikenin bir arada bulunduğu bir ortamda, mevcut iktidarın ayağını kıracak şekilde davranması doğru değildir. CHP kendisine çeki düzen vermelidir. CHP Atatürk’ün partisi olmaktan uzaklaşmaktadır ve tarih bunu yarın çok yönüyle yazacaktır. Şu an için bazı konular var ister beğen ister beğenme ama Türkiye’nin bugünkü gerçekleri ışığında buna saygı duyarak birlik, beraberlik içinde Türkiye’yi bu kuşatmadan, dar boğazdan, iç ve dış tehditlerden kurtarmalıyız ki, hangi alanda nasıl bir rekabet içinde olacağımızı, toplumun hangi kesimine hangi refahı sunacağımızı tartışma fırsatı bulalım. Bugün o yok. Sabah gördüm Hlak TV’de. Şu kadar kişi parlamenter sistemi arzulamaktaymış… Bunlar istediği yerde istediği şekilde konuşsun ama suna inanan siyasetçi siyaseti bıraksın. Ayıp bir şey.

“SELAM VERMEYENE OY VERİLİR Mİ?”

SORU: Yeni parti kurulması çerçevesinde Meclis aritmatiğinde bir değişiklik olabilir mi?

CEVAP: O kadar rakamı bulacaklarına ihtimal vermiyorum. Ne yapacaklar görmek gerekir. Biz Meclis’in bir ucunda oturuyoruz. Önemli oylamalarda milletvekilleri bizim taraftan da oy kullanmaya geliyorlar. Özellikle Ankara milletvekilleri. Orada bir parti oturuyor. Halkın seçtiği milletvekilleri var. 79, 40, 39, 50 ne ise. Ali Babacan oradan geçerken dönüp bakmaz. Selam dahi vermez. Ülkücüler oraya nasıl gidecek? Selam vermeyen yere oy verilir mi? Oy alabilmek için herkese sarılıp öpüyorsunuz, selam veriyorsunuz zor alıyorsunuz. Ali Babacan nasıl alacak, bu kadar işler kolay mı?
“BEN UYGUN BULMUYORUM”

SORU: Bakanla Kurulunun da değişeceği söyleniyor. Kanaatiniz nedir ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yerleşmesi için de değişiklik yapılacağı söyleniyor.

CEVAP: Ben uygun bulmuyorum. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 9 Temmuz 2018’de başlamıştır. Bir yılı da çok az bir süre aşmıştır. Böyle bir ortamda yeni bir sistemi yerleştirmek, kökleştirmek ve bununla ilgili uygulamaları hayata geçirmek için çaba sarf edileceği yerde, “bakanlar kurulunda şunlar değişsin” gündemini taşırsanız muhalefet unsurları olarak, siz de “muhalefetin bu isteğine cevap veriyorum” der iseniz iki yanlışı birlikte yaparsınız. İki yanlıştan da bir doğru çıkmaz. Bir: daha hizmeti yeni kavrayan Bakanları bir senede kaldırıp atamazsınız. İkincisi böyle bir yola girdiğiniz vakit aynen Yeniçeri ocağı gibi ‘İstemezük’ derler. Hangi bakan bir şey söylemişse muhalefet ‘İstemezük’ der. Ne yapacağız her gün Bakan mı değiştireceğiz. Onun için kararlı olmak lazım. iki yanlıştan bir doğru çıkmıyorsa tek doğru üzerinde yürümekte yarar vardır. Bu kadar net. Ama bu bizim işimiz değil. Biz sözümüzü söylüyoruz. Buna karar verecek olan siyasi iktidardır. Yapar yapmaz onların bileceği iş. Bana göre yanlış olur. Bakanlardan hangilerini niye beğenmiyorsunuz. Herkes bir şey söylüyor. Kimisi damat kimisi bilmem nedir diyor. Bunlardan bakan değişir mi? ABD damatları nerede, İngiltere başbakanın kardeşi nerede? Orada olduğu zaman demokrasi dorukta bizde olduğu zaman rezillik! böyle şey olur mu? Onun için sabırlı ve kalıcı olmak gerekli. Eleştiriniz varsa yapın. Eleştirilerden netice çıkartamıyorsa ve bunda da ısrarcı oluyorsa zaten sorumlu olan kişinin gereğini yapması lazım. onun da gereğini yapacağı kanaatindeyim. Bunun gibi şeyleri biz parti yönetiminde yapıyoruz. Onun için şu şöyle olsun bu böyle olsun demeyi yanlış buluyorum. Bir yönetim şekli vardır. Arar, inceler, bakar ne yaparsa yapar. Günü saati geldiğinde de kararı millet verir. Ama CHP’den Faik Öztrak istedi diye Bakan değiştirilecekse biz hep beraber olarak toplanırız CHP’nin önünde, ‘Faik’i istemiyoruz’ deriz. Ne yapacak Faik Öztrak.
“MEHMETÇİK DAĞIN BAŞINDA NE YAPIYOR!”

SORU: Cumhurbaşkanı büyükşehir belediye başkanları ile toplantı yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gayet olumlu havada geçtiği belirtiliyor. Diyarbakır’da çocukları kaçırılan aileler var. İmamoğlu’nun gidişi tartışılıyor ama İYİ Parti’den şu açıklama geldi: ‘gideceği kapı devlet kapısı olmalı bir partinin il binası değil’ nasıl değerlendiriyorsunuz?

CEVAP: Buna yorum yapmak bile gereksizdir. Devlet nerede? İP partisine bakarsan Devlet MHP’de… Pençe1 de kim var, Pençe 2 de Pençe 3″te, Kıran 1, Kıran 2’de kim var. Mehmetçikler dağın başında ne yapar? Sınırda bu kadar asker niye bulunur. Bunları arıyorsan devlet oralarda. Kalkıp HDP’nin kapısında ‘Bunlar devletin yanına varsın’ diyorsun. Şimdi soruyorum, devlet olmasaydı HDP’nin kapısında hangi anne bulunabilirdi. Devlet olmasa başlarına ne gelirdi. Kendileri o devletin dolaştığı yerleri dolaşıyorlar mı?

Annelerin mücadelesi herkes tarafından anlaşılır hale geldi ve destek buluyor. Bunun bana göre tercümesi şudur: HDP’nin önündeki her anne terörün bitmek üzere olduğu bir mücadelenin cesaretlendirdiği analardır. HDP’nin önünde evlatlarını istiyorlar. Bugün evladını isteyen yarın milletini ister, milletini isteyen daha sonra devletini de ister. İşte bu devlet, millet birliği ve kardeşliğinin önemli bir adımıdır. Bunu böyle yorumlamak lazım. Bunları bu polemiklerden çıkarmak lazımdır. Bu siyaset değildir. Bundan da iktidar yıpranmaz. Bu tür lafları söyledikçe insan iktidarı daha fazla sevmeye başlıyor.
“BELEDİYE BAŞKANLARI TOPLANTISI İSABETLİ OLMUŞTUR”

Belediye başkanları toplantısı çok isabetli olmuştur. Böyle bir toplantı olmamış olsaydı, 11 belediye başkanı televizyonlarda sürekli olarak tartışma zemini bulmuş olurlardı. Bana göre Cumhurbaşkanı çok sabırlı hareket ediyor. Hepsini bir araya getirdi, taşları dökün dedi. kimin kucağında ne taş varsa oradaki 29 belediye hangi taşı kim attı gördüler. Bu siyasi bir birikim ve zekanın sonucudur. Önce 11 kişi olarak CHP’ye gidip, strateji belirleyip toplantıya gidenler açığa düşmüşlerdir. Kafalarında ne varsa açıkça söylemek durumunda kalmışlardır. Siyaseten iktidara karşı bugüne kadar koymuş olduğu görüşlerinden sarfı nazar etmişlerdir. Ümit Besen’in içinde kırık masa geçen şarkısı vardı, (Tahta Masa) şimdi zannediyorum kırık sandalye şarkısı dinleyeceğiz hep beraber.
“FAZLAYSA SAT, SERGİLEMENİN NE ANLAMI VAR”

SORU: Cumhurbaşkanı’nın toplantı öncesinde de bir açıklaması oldu. Kapı önüne konan insanların önüne hizmet bina edilemez dedi. Belediyelerden işçi çıkarmalar da gündemde

CEVAP: Yenikapı’da o kadar milyonların toplandığı, geleceği yönlendiren bir ruhun yeşermesi için çaba gösterilirken 1700 araba ile orayı örtmenin bir anlamı yok. Varsa fazla bir araba al, at, sat, istediğini yap. Sergilemenin ne manası var, sergilemenin ne gereği var. Nereye gidersen git İBB Hizmet aracıdır diye üzerinde yazıyor. Okuma yazma bilen herkes belediye arabasını bilir. Eğer sayın belediye başkanı yeni öğrenmek istiyorsa teker teker arabaları yerinde ziyaret etsin, sağ köşede ve sol köşedeki yazıları iyice okusun. Sonra anlayamadığı yer varsa şoförüne sorsun. Senin görevin nedir diye. Bunlar siyaset olmaktan çıkmalıdır, bizi üzen budur. ABD PKK’ya 50 bin tır silah vermiş, sizi hala oyalıyor. Bunlarla ilgili ağzınızdan bir cümle çıkmıyor. 1700 araba nere 50 bin tır nere. Biraz da bu konuları düşün.
“KAPI AÇIP GÖNDERMEK CESARET İŞİDİR, ALACAK OLANDA CESARE VRSA GÖNDER DEMESİ LAZIM”

SORU: İdlip’i yakından takip ediyorsunuz. Yeni bir göç dalgasından endişe ediliyor. Cumhurbaşkanı kapıları açarız dedi Avrupa ve ABD’ye. Nasıl bir çözüm yolu bulunmalı?

CEVAP: Avrupa bunu düşünsün. 3 milyon 600 bini buldu. 500 bini yola çıkmış durumda. Cumhurbaşkanı hatırlatıyor, ‘3 milyon 600 bin insana ben bakıyorum, onların can güvenliğini sağlıyorum, barınmalarını, eğitimlerini sağlıyorum. Eğer bunları anlayamıyorsanız kapıyı açıyorum. Ege Denizi ve Yunanistan ile de birleştiriyorum. Alayını da size gönderiyorum. Ne ederseniz edin’ diyor. Bundan sonrasını artık Avrupa düşünsün. ABD görüyorsunuz Meksika’dan gelenler için duvar yaptı. Bu konuyla ilgili olarak MHP göç çalışması yaptı. Güzel bir çalışma ile kamuoyunu aydınlatmıştır. Kalkıp 3 milyon 600 bin göçmeni sırtınıza yükleyip arkanızdan da PKK ile ilişki içerisine girmeye karşı Türkiye’nin de bir tavır koyması lazım. Bunlar insanımız, kardeşlerimiz, Arap, Kürdü, Türkü ile beraber Suriye’den gelen. Biz onları sahipleniyoruz, bakmaya çalışıyoruz ama siz anlamıyorsanız buyurun alın. İtalya ne yapacaksa yapsın. Belçika, Hollanda onların çok daha güzel yaşayacakları yerler. Buyursunlar. Burada kalkıp Avrupa’nın çığırtkanlığına kulak asıp, ‘nereye gönderiyorsun’ diye Türkiye’de iktidarı eleştirmek doğru bir şey değil. Kapıyı açıp göndermek bir cesaret işidir. Alacak olanda da bu cesaret varsa “Gönder” diyecek. Yoksa, ‘Türkiye sen haklısın. Biz sana yardımcı olmak durumundayız. Güvenliğini sağlamalıyız. 3 milyon 600 bin insanın geleceğiyle ilgili maddi katkıları da temin etmeliyiz’ demeliler.

SORU: Doğu ve Güneydoğu’da operasyonlar devam ediyor ama ABD terör örgütüne yardım ediyor. Güvenlik koridoru ile ilgili düşünceleriniz neler?

CEVAP: Pazar günü Söğüt’te söyledim. Ecdadın olduğu yerde güvenliği gündeme getirerek herkese bir mesaj gönderdik. Yani Ertuğrul Gazi adına gereğini söyledik.
“BU KONUDA İDAM GETİRİLMELİDİR”

SORU: Kadın cinayetleri, çocuk istismarıyla ilgili görüşlerinizi tekrar alabilir miyiz?

CEVAP: Birincisi toplum bu hale nasıl getirildi, bunun çok yönlü incelenmesi, araştırılması ve rahatsızlığın sebep ve sonuçlarının kamuoyuna duyurulması gerekiyor. Var olan tüm üniversitelerin içindeki kurumlarla bunun üzerinde ciddi bir şekilde durulması gerekiyor. Toplumda b tür davranışların yaygınlaşmasının, sosyolojik, psikolojik sebeplerini gündeme getirmek şart. Dolasıyla tedbir buradan başlar. İkinci olarak da mümkün olduğu kadar önleyici tedbirler alınması gerekir bu da asayişle alakalıdır. Üçüncü olarak bunu teşvik edecek davranışlardan uzak kalınmasıdır. Bir televizyon kanalı, cinayet işlemeye azmetmiş olan birisinin bohçasını açtı, bir bez parçası. Bir, iki defa gösterse anladık. Sabahtan akşama kadar tekrarın anlamı nedir? O bez parçasının bir köşesine ipi koymuş. Yani diyor ki, ‘asabilirsin’. Bir köşesine silahı koymuş, ‘kafasına sıkabilirsin’ diyor. Bir köşesine bıçağı koymuş, ‘istediğin kadar bıçak vurabilirsin” diyor. Bu yöntem, aynı sıkıntıyı psikolojik yönden sıkıntı çeken insanlara yol göstermekten başka ne olabilir acaba? Televizyon yayınlarında sabahtan akşama kadar kadın cinayeti, çocuk istismarını tekrarlamanın bir manası yok. Olayı bilen biliyor, intikal eden yerlere intikal ediyor. Kamuoyuna bilgilendirmek amacıyla duyuyorsun. Bir defa yap bunu. Sen MHP veya herhangi bir siyasi partinin bir demecini bir defa veriyorsun ikinciyi ara ki bulasın. Ama cinayeti sabahtan akşama kadar veriyorsun. Bir de bunun yanında yurtdışı ve yurtiçinden gelen reytingi yüksek filmler için ortaya konulan uygulamalar var. Bunlara da dikkat etmek lazım. Bu aynı zamanda bir eğitim meselesidir. Türkiye’de birileri bir şeyler yapıyor bunun farkında olmak lazım. Her gün bir kafenin önünde kavga çıkıyor. Cezaevinden çıkan bir kişi üniversiteli bir gençten para istiyor, şu kadar mahalledeki parkta, sokakta bir PKK militanı sokağa hakim olarak arabasını park edenden “on lira ver vermezsen arabanı yırtarım, çizerim’ derse ne olacak bu memleketin hali! Bu ciddi bir konudur. Bu ciddi konuyu bilimsel yönden ele alacaksınız. Üniversite ve ilgili kurumların görevi budur. Her gün televizyonlara çıkıp yeni kurulacak parti şöyledir diye dört avukat iki profesörü gece gündüz kadrolu konuşmacı olarak seçeceğin yerde iki psikolog, sosyolog bul bir şeyler yap. Bunu anlat. Olayı yaşıyor. Bir bakıyorsunuz şartlı salıverme. Adamı arabayla vurmuş öldürmüş. Bir çeki düzen verilmesi lazım. fırsatı önümüze geliyor, 1 Ekim. 1 Ekim’de bu konular üzerinde durmak, cezayı artırmak lazım. 1.5 yaşındaki çocuğu öldüren insanı, buna insan gözüyle nasıl bakacaksın ki, insan olduğu için insan haklarından yararlandıracak, idam olmadığı için adamı serbest bırakacaksın veya cezaevinde besleyeceksin. Artık toplumsal olarak bu konuda bir mutabakatımızın olması lazım. Yoksa yazık günah her gün bir aile yıkılıyor. Her gün bir kadın hayatını kaybediyor. Sadece kadınlar da değil erkeklerde de. Arabasının içinde alacağından ötürü vurup öldürüyor.

SORU: İdamın gelmesi konusunda destek vereceğinizi açıklamıştınız bu konuda… Getirilmesi söz konusu olabilir mi?

CEVAP: Eskiden beri görüşümüz budur. Bunu da getirmek lazımdır. İdam olmazsa bu işlerden nasıl vazgeçecekler. Toplumsal olayları yakından takip edebilecek kurumlar var Türkiye’de. Bunlar görevini yapmıyor. Üniversitedeki bilim insanları bunu yapmıyor. Televizyonlardaki programlara bunlar davet edilmiyor. Biz bu kadar ayrıntıyı nereden bileceğiz, bizim görevimiz değil ki. Ama yapmayın demek bizim hakkımız ve bunu söylüyoruz. Önlenmesi lazım.
“ERDOĞAN DÜŞERSE CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ DÜŞER”

SORU: Bazı gazetelerde yer aldı. Erdoğan düşerse Türkiye düşer mi?

CEVAP: Erdoğan düşerse demek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çökerse demektir. Ondan sonra ne olacağını tahmin edebiliyor musunuz? İç savaş nasıl çıkar, karşılıklı olaylar nasıl olur, hangi parti ne yapar… Bugün için bizim söylemek istediğimiz şey Türkiye’nin normalleşmesi, istikrarlaşması, yönetimi itibarsızlaştırmamak lazım, Türkiye üzerindeki kuşatmalar karşısında Türkiye’yi korumak şarttır. Bugün için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde sözün kısası olarak, ‘Başkan düşerse ülke düşer’ demişiz. Bir Asprin satan kardeşimiz var CHP’de. Beni eleştiriyor, “Bu ne demek kimler geldi kimler geçti Türkiye düşmedi ki’ diyor. Öyle mi, 12 Eylül yarın (bugün)…Nasıl düştüğünü gör. 12 Eylül’de acaba hiç burnun kanadı mı? Gözünden yaş düştü mü, cezaevinde bir kardeşin yatıyor mu? Devrimci veya ülkücü kim olursa olsun, fark etmez. Ne yapalım Türkiye’yi bir daha bunlarla mı yaşatalım yani. Önümüzde seçim olacaksa güçlenirsen gel. Ceza hukukçumuz haklı söylüyor. Diyor ki, “yasa bunu söylüyor, anayasa bunu söylüyor. Buna uymak mecburiyetindesin. Uymak istemiyorsan değiştirecek gücü ve imkanı bul değiştir.”

SORU: Ersan Şen mi?

CEVAP: Evet. Bağırmadan konuşmuş olsa çok iyi anlaşılacak (Gülüyor)

SORU: 1 Ekim’de gözler yargı reformu strateji belgesinde. Sizin de tahliyeler konusunda çekinceleriniz vardı. Yeni yasama döneminde ne gibi bir değişiklik olabilir? Af gündeme gelecek mi?

CEVAP: Biz o konuda kararlıyız. Sayın Feti Yıldız bu konuda hazırlıklarını tamamlamıştır. Aftan ziyade… İşte ABD’den biri cezaevinde isyan başlatın demiş. Biz bunları daha evvel söyledik. Bunları yaşadık. 18 devrimci cezaevinde yakıldı, öldürüldü. Yarn başka şeyler neden olmasın. Dışarıda bir tane rap şarkısı içerde bin tane bilmem ne… Türkiye yarın nereye gidecek. Siyasetçi olarak bunları ölçeceksin, biçeceksin. Ona göre de hareket edeceksin. Onun için yasa geldiği zaman bizim arkadaşlarımızın hazırlıklarını 49 milletvekili olarak önereceğiz. İmkan bulursak çıkartacağız. Bulamazsak parlamentodaki partiler kendi aralarında uyum sağlasın çıkartsın diyeceğiz. Yol gösterici görevimizi yapacağız inşallah.

SORU: Yargı reformu strateji belgesiyle ilgili…

CEVAP: O çok uzun. Yanında oturuyor. Bir gün yanına uğra çayını iç saatlerce anlatsın. 9 madde üzerinde MHP’nin görüşleri var. Sabaha kadar anlatırsak ne yapacağım bilemiyorum.
“RAP ADINA DARBE YAPMAYA HEVESLENEN İNSANLAR TÜRER”

SORU: Rap şarkısı vurgusu yaptınız. Dinliyor musunuz rap şarkılarını?

CEVAP: Ben her şeyi takip ederim. Paragraf paragraf orada ne amaçlandığını biliyorum. Eğer o rap’i yeni yetişen nesil bütünüyle parça parça kabul ederse her parçayı yönlendiren çevre, grup veya kişiler dış destek bulanlar Türkiye’yi karma karışık hale getirirler. Rap adına Türkiye’de darbe yapmaya heveslenen insanlar türer. O rapi iyi okumak şart. Yazacak başka şey mi bulamadılar. Haydi söylemede becerileri var, yazmadaki becerinin onlardan olduğu kanaatinde değilim. O kadar sosyolog, psikolog, sosyal ve ekonomik yönden birikimi olan insanlar o kavramları yan yana getiremez. Birileri hazırlamış vermiş. Sen de rap okuyorsun al oku demiş. Yarın herkes okuyacak. Onlar çok tehlikeli şeyler. Bazıları sanat uğruna Türkiye’yi kurban etmeye çalışıyorlar.

SORU: Orman yangınları ile THK gündeme geldi, sizin değerlendirmeleriniz nedir?

CEVAP: Orman yangınları geçmiş döneme göre giderek artıyor. Şuan için PKK kontrolünde yangınların çoğaldığına dair bilgiler de ortaya çıkıyor. Böyle bir ortam içinde THK geçmişteki yönetim anlayışı ile bekleneni verememişlerdir. Şimdiki yönetim hazırlıklarını nasıl yapıyor bilemiyorum. Ama Türkiye’de THK’nın yangınla mücadelede çok daha kapsamlı, kapasiteli olması arzulanıyor. THK’da eğer iddia edildiği gibi pervane yoksa, uçacak gücü, sekiz ton suyu taşıyacak gücü yoksa ne yapacaksın o kurumu, gözden geçireceksin. Şimdiki yönetimin samimi olduğu kanaatindeyim ben. Bir paşa sorumlu kılınmış zannediyorum samimi çalışır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.