Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Erdoğan, “Kurban kesim yerlerinde yoğunluk olmaması için bayramın 2. ve 3. günlerinin de değerlendirilmesini istiyoruz” açıklamasında bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu. Kurban Bayramı’nda da koronavirüs tedbirleri arasında yer alan maske, hijyen ve sosyal mesafe kurallarından asla taviz verilmemesi gerektiğini belirten Erdoğan, “Kurban kesim yerlerinde yoğunluk oluşmaması için bayramın ikinci ve üçüncü günlerinin de değerlendirilmesini tavsiye ediyoruz” ifadelerini kullandı. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan şu şekilde:”Cuma günü vasıl olacağımız mübarek kurban bayramınızı şimdiden tebrik ediyorum. Kurban için tüm kurumlarımız hazırlıklarını tamamlamıştır. Ülkemizde kesilecek büyük ve küçük baş kurbanlıkların tamamı yerli üretimdir.Gerek kurbanlıkların kontrolü, kesim yerleri, temizlik hususunda gereken tedbirler ağırlıklı olarak yerel yönetimler vasıtasıyla alınmıştır. Kurban kesim yerlerinde yoğunluk oluşmaması için bayramın ikinci ve üçüncü günlerinin de değerlendirilmesini tavsiye ediyoruz. Yola çıkacakların dikkatli olmalarını rica ediyorum.
“TEMİZLİK, MASKE VE MESAFE KURALINDAN BAYRAMDA DA TAVİZ VERMİYORUZ”
Temizlik, maske, mesafe kurallarından bayramda da asla taviz vermiyoruz. Sıkıntılı ve zahmetli olduğunu bildiğimiz bu kuralları kendimizin ve sevdiklerimiz için bu kuralları harfiyyen uygulayalım. İnşallah çoğu gitti azı kaldı. Güzel günler bizi bekliyor.
Milletimizin salgın dönemindeki istihdam kaybını önlemek ve sosyal destek ihtiyacını karşılamak için 26,5 milyon liralık karşılıksız nakit ödeme yaptık. Her bir vatandaşımızın yanında yer almayı sürdüreceğiz.
ŞEHİTLERİMİZ İÇİN BAŞSAĞLIĞI MESAJI
Mersin, Mut ilçesinde askerleri taşıyan otobüsün kaza yapması sonucu maalesef ölü ve yaralılarımızın olduğunu öğrendik. Milli Savunma Bakanımız olay yerine intikal edip mevcut bilgileri aldılar. Şehit olan askerlerimize rahmet diliyorum, yaralılarımıza da Allah’tan şifalar diliyorum.
“MÜZE TARTIŞMALARININ BİR ANLAMI OLMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Ayasofya’nın hangi şartlar altında müzeye dönüştürüldüğünü tartışmanın bir anlamı olmadığına inanıyorum. Ayasofya’yı ecdadın emanetine uygun olarak bir cuma günü aslına rücu ettirdik. Tam 567 yıl önce cami sıfatıyla şereflenen bu mabedin sıradan bir müze yerine yapılış yerine uygun şekilde ibadethane şeklinde kullanılması herkesi memnun ettiğine inanıyoruz. Ayasofya’nın vakfiyesine aykırı şekilde müzeye dönüştürüldüğü günden bu yana mücadele eden büyüklerimizi yad ediyoruz.
“HRİSTİYANLAR AYASOFYA’YI ZİYARET EDEBİLECEK”
Fatih’in 1453 yılında camiye çevirdiği İstanbul’un göz bebeği Ayasofya milletimize, tüm Müslümanlara ibadethane olarak hizmet vermeyi sürdürecek. Buradan Müslümanlar dışında Hristiyan alemi aynı şekilde gelip ziyaretlerini yapabilecektir.
İSTİKLAL MARŞI’NDAN ÖRNEK VERDİ
Şehadetleri dinin temeli olan ezanlarımızın yurdumuzun üzerinde ebediyyen inlemesi için gerekirse kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz. Türkiye bugün yeni bir diriliş mücadelesi veriyor. Hiç kimsenin bu ülkenin ve bu milletin istiklal ve istikbaline el uzatmayı aklından dahi geçirmemesi için büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa ediyoruz. Dahili ve harici bedbahların gizli veya açık saldırısına karşı tek bilet, tek vücut olarak yedi düvele karşı vatan müdafaası yapıyoruz.
İstiklal mücadelesini yürütürken ülkemizi her alanda mamur etmeyi, geliştirmeyi, ileriye taşımayı ihmal etmiyoruz. Eğitim, sağlık, tarım, enerji, sanayi, sosyal destek, istihdama kadar her alana kadar cumhuriyet tarihinin tamamına denk hizmetle ülkemizi geliştiriyoruz.
Bu maddi altyapıyı manevi iklimle de kuşatıyoruz. İstanbul’da Ayasofya, Sultanahmet, Süleymaniye’yi, Fatih’i yanlız bırakmamak için Çamlıca, Ataşehir camilerini yanlarına yoldaş eyledik. Şimdi de Levent ve Taksim’i inşa ediyoruz.
Ülkemizin dört bir yanında okul, hastane, yol, köprü ve diğer eserlere camilerimizle adeta ruh inşa ediyoruz. Bu vatanı ne düşman saldırıları, ne siyasi ve ekonomik krizler ne de kokuşmuş zihniyetlerini topluma dayatanlar çökertebilir. Milletimizin inancını besleyen kaynaklar diri kaldığı müddetçe bunların hepsinin üstesinden Allah’ın izniyle geleceğiz.
GENÇLERE CAMİ ÇAĞRISI
Camilerimiz 7’den 70’e milletimiz her bir ferdiyle ne kadar dolup taşıyorsa dinimiz İslam orada dimdik ayakta demektir. Camilerimiz dini ve sosyal etkileriyle hayatımızda ne kadar yer tutuyorsa geleceğimize o kadar güvenli bakabiliriz demektir. Buna karşılık camilerimiz ne kadar boş kalırsa gönül toprağımız o kadar çoraklaşıyor demektir.
Gençler camilerimizi ihmal etmeyin, gençler camilerimizde ne kadar secdeye kapanırsanız biliniz ki camilerimizle birlikte siz de o kadar güçlü olacaksınız. Camilerimiz ne kadar bakımsız kalırsa ruh dünyamızdan o kadar uzaklaşıyoruz demektir. Camilerimiz sessizliğe bürünürse akıbetimiz karanlıkta demektir.
Bu adımla bir milletin adeta yeniden doğuşuna şahitlik ediyoruz. Bir zamanlar topluca sabah namazları derledik, lise çağlarımız hep birlikte sabah namazlarına giderdik, şimdi yeniden aynı dönemin, aynı sürecin başlamasının Ayasofya ile çok ama çok önemli olduğuna inanıyorum. Cumhurbaşkanınız olarak sizden bunu yine bekliyoruz.
Bu adımla asırlardır özgüveni örselenen bir ümmetin geleceğine yeniden umutla bakışına şahitlik ediyoruz. Tüm mazlum ve mağdurların gönüllerinde yeniden bir ümit ışığının yanışına şahitlik ediyoruz.
İnsanlığın 1500 yıllık tarihiyle Ayasofya’da birleşen hak, adalet, refah, barış temellerinin hayata geçmesi en büyük dileğimizdir. Bu kadim toprakların ilk insandan bugüne kadar geçirdiği safhalar bir film şeridi gibi gözlerimizden akarken zaten başka türlüsünü düşünemezdik 86 yıllık hayalimiz olan Ayasofya’yı yeniden kuranla, ezanla buluşturduk. Şimdi yapacağımız diğer işlere yönelme vaktidir. Rabbim bizi kutlu yoldan, sıratı müstakimden ayırmasın diliyorum. Ayasofya’nın millete, ümmete ve tüm insanlığa bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum.
Bu büyük güne vesile olan, katkı sağlayan tüm arkadaşlarımı, başta Kültür ve Turizm Bakanımı, Diyanet İşleri Başkan ve heyetine, İstanbul Valimizi, Emniyet Müdürünü ve tüm heyetini, şu andan itibaren 24 saat açık olacak dedik ya, şimdi orada 500 kişilik güvenlik ekibi sürekli görev yapacak. Bunun için de İçişleri Bakanıma ayrıca teşekkür ediyorum. Biz Ayasofya ile birlikte bazı selatin camilerini bu noktada güvence altına almamız lazım. Aynı şey Ankara’daki camilerimiz için de geçerlidir.
Şu anda Ayasofya’da içeride ve dışarıda yapacağımız birçok çalışma var. Tüm bu çalışmalarla beraber Ayasofya’mızı tüm insanlığa, başta İslam dünyası olmak üzere, hristiyan dünyasına yeni haliyle inşallah takdim etmenin heyecanı içerisindeyiz. İnşallah bunu da başaracağız.
Öyle büyüklerimiz vardı ki, konferanslarında sadece Ayasofya konferansları yapar ve heyecanla şu ifadeleri kullanırdı: Bir gün Ayasofya açılacak derler hüngür hüngür onlar ağlar bizler ağlardık. Dünyanın dört bir ucunda Ayasofya’nın açılışına bizim kadar sevinen kardeşlerimize en kalbi muhabbetlerimi gönderiyorum.
MUHALEFETE SERT TEPKİ
Ülkemizde bir kesim yapılan yollara, köprülere, havalimanlarına, hastanelere, barajlara, fabrikalara, yüksek teknoloji atılımlarına, siyasi ve diplomatik hamlelerine ne tepsi veriyorsa aynı kişi ve zihniyet Ayasofya’ya aynı tepkiyi gösterdi. Saflar, mecralar aynıdır. En önemlisi gayeler aynıdır. Amaç özgüven sahibi büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasının önüne geçmektir. Geçemeyecektir, ok yaydan çıkmıştır ve maksuda ulaşacaktır. Dikili ağacınız yok, boğazın altından tünel geçirirsiniz buna karşı çıkar, Avrasya tünelini yaparsınız, üçüncü köprüyü yaparsanız, Osmangazi’yi yaparsınız buna karşı çıkarlar. Bir şey de siz yapın. Bu tür tavırlar faşizmin, dogmatizmin, tahammülsüzlüğün en kara, kin ve nefret kokan biçimin tezahürüdür.
Bu tavrın siyasi muhalefetle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Demokrasilerde muhalefete çok büyük işler düşer. Demokrasi güçlü muhalefet varsa güç kazanır. Yıllarca muhalefet saflarında mücadele etmiş bir siyasetçi olarak bu görevlerin ne olduğunu gayet iyi biliyorum. Demokrasilerde muhalefet demek daha iyisini yapabilecek olmakla milletin gönlünü kazanmaktır. Muhalefetin en az iktidar kadar yapıcı, kucaklayıcı olması lazım. Malesef ülkemizde böyle bir anlayış ve gayreti görmüyoruz.
Ülkesi ve milletinin geleceği için en küçük bir eser üretmemiş, fiili veya fikri katkı ortaya koymamış olanlar var. Bunlar için milletimizin Ayasofya’nın asli işlevine kavuşturulması talebi olduğu gibi ülkemizin terör örgütüyle kuşatılmasının bir anlamı yoktur. Ülkemizin Doğu Akdeniz’deki Ege’deki haklarını koruma mücadelesi de aynıdır. Ülkesini her fırsatta yabancılara şikayet eden bu zihniyetin yaptığı işin adı muhalefet olamaz.
İster eski ister yeni olsun muhalefet adına ortaya çıkan tüm aktörlere dikkatlice bakarak şu soruya cevap verilmesini istiyorum, herhangi bir alanda dişe dokunur, kayda değer, çözüm odaklı, somut teklifler içeren bir program var mı? Kongre yaptılar ‘biz geliyoruz’ dediler. Projen var mı? Eğitim, sağlık, adalet, güvenlik, dış politikada neyi yapacaksın? Var mı? Yok. Böyle bir aktör de, böyle bir ekip de yok. Muhalefet adına tek yaptıkları şey bizi ve hükümetimizi çoğu iftiraya varan ifadelerle karalamaktır. Bu süfli anlayışı şiddetle reddediyoruz. Hayatımızın hiçbir döneminde mükemmel olduğumuzu, her şeyi en iyi yaptığını ifade etmiyoruz. Hep çabaladık, gayret ettik, koştuk, koşturduk ama eser ortaya koyduk.
Kusursuz olan sadece yüce yaradandır. İnsan kendisine bahşedilen en büyük nimet olan aklı yanında eksiklikleriyle, zaaflarıyla hatalarıyla maruf bir varlıktır. Ülkemize ve milletimize her alanda en güzel hizmetleri vermeye çalışırken, aynı zamanda milletimizin işaret ettiği eksikliklerimizi tamamlamanın çabasındayız. Milletimizin gönlünde 18 yıldır zirvemizi korumaya devam ettik. Rabbim Cumhur İttifakı’nın bu dayanışmasını güçlü şekilde yola devam etmesini bize nasip etsin.”