Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, 1917 tarihli bir gazetenin “Kudüs bir daha asla Türklerin eline geçmemeli!” başlıklı haberini sosyal medya hesabından paylaştı. Özdemir, İngiltere’nin Balfour Deklarasyonu’nu hatırlatarak, Türklerin ve Arapların birliğinin önemine vurgu yaptı. Kudüs Davası’nın milli bir vazife olduğunu belirtti.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, 1917 tarihli Teksas gazetesinde yer alan bir haberi sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla gündeme getirdi. “Kudüs bir daha asla Türklerin eline geçmemeli!” başlıklı haberin 13 Aralık 1917 tarihine denk geldiğine dikkat çeken Özdemir, İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour’un meşhur deklarasyonunun hemen sonrasına geldiğini vurguladı. Türklerin ve Arapların birliğinin önemine vurgu yaparak Kudüs Davası’nın milli bir vazife olduğunu belirten Özdemir’in paylaşımı şöyle;
“1917 tarihli, Teksas merkezli olduğu ifade edilen bir gazetede yer alan haber ve başlığı oldukça ilginç. Şöyle diyor: “Kudüs bir daha asla Türklerin eline geçmemeli!”
Gazetede yer alan haber tarihinin 13 Aralık 1917 olduğu dikkate alındığında, bugünkü İsrail’in kuruluşunun altyapısı olan dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı kendisi de Siyonist olan Balfour’un, 2 Kasım 1917 tarihli meşhur deklarasyonunun hemen sonrasına denk gelmesi de anlamlı bir tesadüftür!
O dönem, Kudüs dahil tüm Filistin, Lübnan ve Suriye birer Türk yurdu idi. Türk sancağı İslam’ın yüce temsilcisi olarak herkesin huzur ve adaletle yaşamasının teminatıydı. Yine o dönem bölgede görev yapan Cemal Paşa’nın hatıralarında yazdığı şu satırlar adeta bugünlerimize de ışık tutuyor: “Ben Türk ve Arap gençliğine hitaben şunu söylüyorum ki, bu iki millet birbirinden ayrıldıkları anda, her ikisi de yok olmaya mahkumdur. İslam’ın bu iki güzide ve büyük unsuru arasında ihtilaf çıkması, İslam kudretinin son bulmasına yol açar ve nihayet umumi bir İslam esareti, kaçınılmaz bir hal alır.”
Ne yazık ki Cemal Paşa’nın endişeleri gerçeğe döndü ve Balfour deklarasyonu sonrasında Sykes-Picot anlaşması ile başlayan süreçte Türklerle Araplar arasına sokulan nifak tohumları sebebiyle Kudüs ve çevresi elimizden çıktığı gibi aynı bölge giderek Siyonist zulüm altında inlemeye başladı.
- Yüzyılda bu garabeti ortadan kaldırma sorumluluğu bizim açımızdan tarihi bir hesaplaşmanın kaçınılmaz neticesidir. Kim ki aziz milletimizle İslam dünyası arasında nifak tohumları ekiyor, gerçekte Türklüğe ve İslam’a ihanetin kapısını aralıyor demektir.
Kudüs Davamız bu sebeple 1917’den kalma bir rövanşın gereği olan milli vazifemizdir. Mesele yalnızca Filistinlilerin bugünlerde İsrail tarafından zulme ve soykırıma uğramış olması değil, Türk Milleti’nin 100 yıl önce aynı coğrafyada zulme uğramış olmasıdır. Bu tarihi hakikat, bölgenin geleceğinin şekillendirilmesinde asla hafızalarımızdan çıkarılmaması geren bir durumdur.
Bölgenin geleceğini de şekillendirecek olan Türk’ün Kudüs konusundaki yüksek hassasiyet, İslam’a olan mensubiyet ve aidiyetidir.”